Narinler Ölmesin
.
Tülin Taylan Sezer
-“Narinler ölmesin” demek, aslında toplumun vicdanının sesidir. Her çocuk, güvenli bir ortamda büyümeyi, sevgi görmeyi ve geleceğe umutla bakmayı hak eder. Hiçbir çocuk, şiddet ya da ihmalin kurbanı olmamalı. Narin ve onun gibi hayatını kaybeden çocuklar, bize korumasız olanların ne kadar savunmasız olduğunu hatırlatıyor. Bu kayıpların bir daha yaşanmaması için toplum olarak daha bilinçli, daha sorumlu ve daha duyarlı olmamız gerekiyor.
FİSA Çocuk Hakları Merkezi'ne göre son iki buçuk yılda en az 64 çocuğun Narin gibi yaşamını yitirdiği görülmüş. Çocuk cinayetleri ve ev içi şiddet temelli cinayetlere şüpheli ölümler de eklendiğinde iki buçuk yılda en az 133 çocuk hayatını kaybetmiş. 2022'de 37, 2023'te 15, 2024'ün ilk yarısında 17 şüpheli çocuk ölümü gerçekleşmiş.
Bu tür istatistikler insanı derinden sarsıyor. Narin gibi masum çocukların yaşamını yitirmesi, sadece bireysel trajediler değil, toplumun tamamını ilgilendiren büyük bir sorun. Çocuk cinayetleri, ev içi şiddet ve şüpheli ölümler, ihmal edilmiş ya da göz ardı edilmiş toplumsal yaraların bir göstergesi. İki buçuk yılda en az 133 çocuğun hayatını kaybetmiş olması, hem aile yapısındaki zayıflıkların hem de sistemin yetersizliklerinin acı sonuçlarını gözler önüne seriyor.
Ev içi şiddet, çocuklar üzerinde derin ve kalıcı izler bırakıyor. Bu şiddet ortamında büyüyen çocuklar, ya doğrudan şiddete maruz kalıyor ya da bu tür olayların tanığı olarak psikolojik travmalar yaşıyorlar. Çocuklara yönelik bu şiddetin önlenmesi, sadece bireylerin sorumluluğu değil, aynı zamanda devletlerin, toplumların ve kurumların da ciddi sorumluluklar almasını gerektiren bir mesele.
Çocukların korunmasız olduğu bu tür trajediler karşısında toplumsal farkındalık artırılmalı, aile içi şiddetle ilgili eğitimler yaygınlaştırılmalı ve çocuk haklarını savunan sivil toplum kuruluşları daha fazla desteklenmeli. Çocukları korumak, geleceği korumak demektir. Bu nedenle, hükümetler, sosyal hizmetler ve sivil toplum örgütleri birlikte hareket ederek bu tür kayıpların önüne geçmek için daha sağlam adımlar atmalıdır. Ayrıca, şüpheli ölümlerin üzerinin örtülmemesi, her vakanın titizlikle araştırılması ve suçluların cezalandırılması hayati önemdedir.
Petrol, kaynak savaşları, organ ticareti ve insan kaçakçılığı gibi meseleler sadece ekonomik kazançla ilgili değil, aynı zamanda insanların değerlerinin nasıl yozlaşabileceğinin bir göstergesi. Dünya genelinde milyonlarca insan bu tür şiddet ve suçların kurbanı oluyor. Çocukların kaçırılması ve onların ticaret malı gibi kullanılması, modern çağın en acı gerçeklerinden biri. Bunun üzerine düşünmek, konuşmak ve bilinç yaratmak çok önemli. Çocukların güvenliği ve insan onuru için daha güçlü önlemler alınması, uluslararası işbirliğinin ve daha etkili hukuki yaptırımların devreye sokulması gerekiyor.
Bu tür sorunlarla başa çıkmanın yolları, sadece hukuki ve politik çerçevede değil, aynı zamanda insanlığın ruhunu yeniden canlandıracak ahlaki, etik ve sosyal değerlerin güçlendirilmesiyle de mümkündür. Dünyada daha fazla adalet, merhamet ve empati inşa etmek, insanları birbirine bağlayan ortak değerleri korumak ve geliştirmekle başlar.
Türk milleti, geçmişte yaşanan acıları ve trajedileri unutmaz, özellikle de masum bir çocuk olan Narin gibi kayıplar derin izler bırakır. Toplumsal vicdana işleyen böyle olaylar uzun süre hafızalarda kalır. Narin ve onun gibi masumların hatırası, toplumun bir daha benzer acıları yaşamaması için güçlü bir uyarı işareti olarak daima hatırlanacaktır.
Toplumlar, bu tür kayıplar karşısında dayanışma ve farkındalıkla hareket ettikçe, bu acıların tekrarlanmasını önlemek için daha bilinçli adımlar atabilir. Narin’in ismi, adalet ve insan hakları mücadelesinde unutulmaması gereken bir sembol olarak hatırlanmalı. Onun gibi çocukların acı kaderi, sadece bireylerin değil, devletlerin ve kurumların da üzerine düşeni yapması gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Narin ve onun gibi çocukların hatırası, daha güvenli ve adil bir gelecek inşa etmek için daima yol gösterici olmalı.